İnsanoğlunun, üzerinde gayret gösterdiği ve her geçen zamanda üzerine yeni gelişmeleri eklediği yüzlerce, hatta binlerce meslek bulunmaktadır. Târihin ilk safhalarından başlamakla birlikte bu meslekler zamanın, mekânın ve toplumun ahvaline uygun bir şekilde inkişaf etmişlerdir. Kimi meslekler ilk insan olarak addedilen (üzerinde irdelenmesi ancak bir başka yazının konusu olabilir) Âdem’den beri varlığını korumayı başarsa da kimileri çözüm getirdiği sorunların ortadan kalkmasıyla târihe karışmıştır. Hatta aralarında öyle meslekler var ki onlar da zamanın devinimli çarkında kendisine muhkem bir yer edinmeye çabalamaktan başka bir şey yapamamaktadır.
Terminolojiye çok takılmadan meslek sınıflandırmasının içerisinde zanâatkârları, sanatkârları, tâcirleri ve tüm bunların kapsadığı, para kazanmak sâikiyle yapılan uğraşıları dâhil etmemiz gerekir. Bu durumda hayvancılığın hâlâ geçerli olması ve hatta günümüzde organik yaşam kaygılarının da tetiklemesiyle tekrar popüler duruma geçmesi ortadayken, at kullanımının devlet ve halk nezdinde sona ermesiyle nalbantlığın da kaybolan bir meslek hâline düşmesi gözler önündedir. Bir de arafta kalan ve tek tük de olsa rastlayabileceğimiz kimi para kazanma meşgaleleri bulunmaktadır. Bileyicilik, sütçülük, sepetçilik, kalaycılık ve çömlekçilik gibi meslekler, nadiren de olsa karşımıza çıkabilen meslekler olarak nitelendirilebilir.
Mezkûr mesleklerin zaman içerisinde yok olmalarının birden fazla sebebi olduğu gibi, Millî Eğitim Bakanlığı başat sebepler olarak teknolojinin ilerlemesini, sanayinin gelişmesini ve nüfusun çoğalmasını göstermektedir.[1] Esâsen yeni mesleklerin doğması da aynı şartlar vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Eğer bizim gibi siz de bir mirasyedi, loto zengini ya da meçhul zengin değil de bir tâlihsizseniz; kaybolmuş, kaybolmaya yüz tutmuş veya hâlâ icrâ edilmeye devam olunan binlerce meslek arasında bir seçim yapmanız gerekecektir. Huzurlu bir hayat geçirmenizin önemli koşullarından biri de işte bu meslek seçimidir. Peki, yeryüzündeki en kallâvî meslek hangisidir?
Şüphesiz ki her mesleğin kendisine ait bir düsturu, disiplini ve zorluğu bulunmaktadır. Bununla birlikte meslekler, insan hikâyelerine de dokunarak erbabın yaşamlarını zenginleştirir. Fakat öyle bir meslek var ki, diğer tüm meslekleri kapsamakta ve uzayın sürekli genişlemesi gibi her geçen gün daha da büyük bir ilgi alanına sahip olmaktadır. Kadîmlerin müverrih dediği, günümüzde ise târihçilik olarak bilinen bu meslek, diğer tüm uğraşılarla beraber gözle görülen ve görülmeyen, duyulan, hissedilen, yaşanılan, düşünülen her şeyi kendisine konu edinebilir. Dolayısıyla bu kadar engin bir saha içerisinde çok daha yüksek ufuklara ulaşabilmek, başkaca mesleklerin dilinden anlamak, epey fazla okuma yapmak gerekmektedir. Bu durum, tıp târihi üzerine çalışan birini doktor yapmasa da onu, söz konusu mecrânın dehlizlerinde dolaşmasını sağlayabilir. Örnekler çoğaltılabileceği gibi, derdimi anlatmak istediğim nokta, târih ile meşgul olmanın ufku epey genişlettiğidir.
—

2010 senesinden bu yana bu sitede bir şeyler yazıyorum. Dar Kapı Dergisi‘ni ve Alternatif Tarih kitabını yayınladım. Site tasarladım, program yazdım. Hülâsası biraz bilgisayar bilimleri, biraz târih ve çokça da edebiyat.