Biz İran’da meyhaneyi kaybettik. Mey içiyoruz ama hâneyi kaybettik. O hâne, özel hânelere girdi. O yüzden buraya geldim.
İran coğrafyası, bugüne kadar Türklerin sürekli etkileşimde bulundukları ve âdeta bin yıldır da kopmaz bir parçası olarak muhkem şeklini muhafaza eden bir bölgedir. Kimi zaman Anadolu ve İran coğrafyasını yönetenler karşı karşıya gelmiş kimi zaman da dostâne havalar içerisinde liderler paktlar imzalamıştır. Hars anlamında da bu iki coğrafyanın insanı birbirinden oldukça etkilenmiştir. Öyle ki, altı asırlık Osmanlı Devleti Fars alfabesini benimsemiş, edebî mânâda da İran entelektüellerinden faydalanmayı bilmiştir. 20. yüzyılın sonlarına gelindiğinde ise İran’da vukuu bulan devrim, iki ülke arasına setler çekmeye çalıştı. Bu, dünya tarihi açısından da mühim olayların ortaya çıkacağına dair işaret olarak algılandı. Nitekim öyle de oldu. Orta Doğu’da savaşlar ve kültürel kopmalar yaşanırken, Türkiye de benzer bir senaryo ile sınanmaktaydı…
Mehdi Shabani de, devrim zamanında dünyaya gelen İranlı bir yönetmen. Kendisine verilen aykırı yönetmen unvanını pek kullanmasa da, Türk ve İran kültürü için yapmış olduğu belgesel çalışmalar ile kültürel hizmetlerine devam etmekte. Maltepe – Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde galası yapılan Meyhane, Dedemin Can Evi adlı belgeseli ile de, İran’da yok olmuş meyhâne kültürünün izlerini İstanbul’da aramaya çalışmıştır. Yazının devamını okumak için tıklayınız »