Dünya tarihinin insanlık ile şekillendiği su götürmez bir gerçektir. Yeryüzünde hayat bulan ilk örneğinden itibaren dünyaya şekil ve yön veren insanlar, günümüzde devâsa bir dünyaya hükmetmektedirler. Fakat bu sürecin yaşanması kolay olmamış ve oldukça farklı merhâlelerin atlatılması ile mümkün olabilmiştir. Buna rağmen insanlık, tarihin her döneminde istikrarlı bir gelişme göstermeyi başarabilmiş ve elde ettiği teknolojik verilerle geçmişin daha iyisini yapmayı kendisine şiar edinmiştir.
İnsanların, ilk çağlardan itibaren yaşamak için ihtiyaç duydukları temel gereksinimleri karşılaması, onları farklı bir arayışa doğru sürüklemiştir. Avamca bir tâbirle ekmek bulma kaygısı gütmeyen, yani zenginleşmiş kesim de kendisine farklı uğraşılar ve eğlenceler bulmaya başlamıştır. Bu durumda sanat ve eğlence kavramı ortaya çıkmış, bu iki öğe evrensel olarak tüm insanlığa benimsetilmiştir. İlk olimpiyat oyunlarının Eski Yunan Medeniyeti’nde ortaya çıkması, onların deniz ticaretindeki başarısıyla doğru orantılıdır. Aynı şekilde Rönesans Avrupası’nda sanatın ve sanatçının korunması da, zenginlik unsurunun getirdiği bir özelliktir. Bu nitelik, kısaca şu şekilde özetlenebilir: Sanatın ve eğlencenin ortaya çıkması için insanın belirli bir müreffeh yaşama ulaşması gerekmektedir. Bu noktadan itibaren yazımızın esas konusu olan ilk oyun konsolunu incelemeye çalışacağız. Yazının devamını okumak için tıklayınız »