23 Şub, 2017
Bitirmek Benim İşim Değil
Yazan: Gürkan Canpolat Kategori: Edebî ~ Okunma Süresi: 3 Dakika
Yalan söylemeyi bıraktığım güne değin, hormonal düzenlemeleri çok rahat îfâ edebiliyordum. Ne zaman üzüleceğimi, gülme anlarımı, kendimi hüzne bıraktığım zamanları ve hatta huzursuzluğumu bile ben, kendim ayarlıyordum. Enstitü sâhibi olmasam bile kendime ait bir okulum, öğretmenim ve öğrencim vardı. Hepsine kendim rol biçiyor, kendim oynuyordum. Çünkü yalan söylemek bunu gerektirir.
Meselâ yetiştirmem gereken bir şey var benim de. Türk milletine hashtag algoritmasını anlatmak istiyorum. Bunun için iki sivil toplum örgütü kurmayı dahi planladım. Şu mâlum Dernekler Yasası. CMK ve TCK ayrımından HMK ve TBK’ye kadar her şey benim mes’uliyetimdedir. Niye olmasın ki? Simeranya’yı kurmuşuz Hakan âbi ile. Olay! Kendimi hem Adliye Nâzırı atadım hem de Maârif Vekili. Al da buradan yak… Hakan âbiye nâzırlık beğenemiyorum. Onu başkan yapacağım galiba.
Ben bıraktığım yerden başlamayı sevmem. Ben sâdece başlamayı severim. Onun dışında bitirmek de benim işim değil. Ben sâdece başlarım. Gerisi beni değil, başkalarını ilgilendirir. Hem, zâten ben bir tek kendimle ilgili olmayan şeylerde pâye hesaplarım. Bu benim değil, Allah’ın öngörüsü. Mü acaba? Hadi şimdi biraz da İslâmcı putperestlere çakalım!
Ben yalan söylemeyi bıraktığım güne değin, Allah babam ile aramdaki hısımlığı da çok fazla kafama takmaya başladım.
Sabah kalktığımda, dişlerimi fırçalarken ve yemek yerken, -ama önce dişlerin fırçalanması çok mühim, bu bir odontoloji mes’elesi nihâyetinde, hatta uyumaya çalışırken bile benimle konuşuyor, içerimdeki beceriksiz dili okşuyor, mütemâdiyen övüyor ve çokça da cezalandırıyor… Bir insanda ne aramazsanız bulamayacağınız her şey var. İzn-i ilâhî kavramını da tartıştık ve çok sonraları bana da “bir şeyhler oluyor” görünümüne büründük. Yanlış! Şanlısınız ki ben yalan söylemeyi bıraktım. Oysa gırtlağı sarkmış, kulakları kocaman ve kıllı, hatta ellerinde büyük büyük benekleri olan heriflerin genellikle yönetici sıfatlarına da bir anlam yükleyemiyorum. Bu yüzden ne yazık ki devlet kurumlarına çıtkırıldım tavrı takınıyorum. Beni kimse anlamıyor, çünkü ben bile bâzı kavramlarda bu gençliğe özeniyorum.
Bir patronumuz şöyle derdi; “Kafelerde, yarım bırakılmış kola şişelerinden mürekkep bir gençlik güruhu…” Evet, evet! Dur canım hayır. O başka olay. Benim tek derdim işte bu. Bulunmayı istiyorum, görünmek istiyorum ama bu pelerini bile sırtımdan çıkarmayı amaçlayamıyorum. Olaylar karşısında son derece sâkin davranmamın sebebini bile çözemiyorum. Yaratılış Atlası çizilse, ben kadavra olmak isterim. O kadar yâni!
Değindiğimiz konuları kenara çekip, kulaklarına fısıldamak felan istiyorum. “Ulan öküz oğlu öküzler. Elin gavuru uzaya gidiyor. Biz ise hâlâ uçak motorunun prototipinden jet bike yapıyoruz. Allah’ım aklımı koru ki, Cihangir’e bir daha gitmeyeyim.
Tamam o hâlde, gidelim. Dalalım, çıkalım. Karaoke yapalım. Tek sipsi ile El Fakir nargilesi içelim. Bunun yanı sıra arada bir tek atalım…

2010 senesinden bu yana bu sitede bir şeyler yazıyorum. Dar Kapı Dergisi‘ni ve Alternatif Tarih kitabını yayınladım. Site tasarladım, program yazdım. Hülâsası biraz bilgisayar bilimleri, biraz târih ve çokça da edebiyat.